İslam Felsefesi ve Medeni Miras

ramadan-8564369_640

İslam felsefesi, içinde yaşadığımız dünyaya intikal eden medeni mirasın asli unsurlarından biridir. Bu mirası göz ardı ederek, İslam medeniyetinin bütünlüğünü anlamak mümkün değildir. Tarihsel derinliklerimizi oluşturan bu benlik parçasını tahlil etmeden, kendi kendimizi anlamamız ve düşünen zihnimizin arka planını kavramamız da mümkün olmaz. Bu durum, bizi başkalarının etkisine ve sömürgeye açık hale getirir.

İslam felsefesi, modern dönemde bizim için ne ifade ediyor? Bu soru, İslam felsefesi hakkında sorulacak en kritik sorulardan biridir. Türkiye’nin kendine özgü modernleşme şartları ve İslam dünyasındaki modernleşme süreçleri, Batı medeniyetinin dönüştürücü etkisiyle birlikte, klasik dünyadan intikal eden birikimin bizim için ne anlama geldiği sorusunu gündeme getirmiştir. Bu soru, belli bir dönemden itibaren cevaplanması oldukça güç bir hale gelmiştir.

İslam felsefesi, miladi yedinci yüzyılda teşekkül eden ve halen varlığını sürdüren İslam medeniyetinin dört büyük geleneğinden biridir. Bu gelenekler; fakihler, mütekellimler, sufiler ve filozoflardan oluşur. İslam felsefesini dikkate almadığımızda, felsefenin ne olduğunu kavrayamadığımız gibi, dünya tarihinin 1300-1400 yıllık bir kesitini de anlamamış oluruz. İslam felsefesi, modern dünyayı hazırlayan, ona karşı çıkan veya destekleyen bir geleneği temsil eder. Bu nedenle, İslam felsefesini anlamadan, insanlık tarihinin önemli bir bölümünü ıskalamış oluruz.

İslam felsefesi, bizim için modern dünyada karşılaştığımız problemleri tarihsel benliğimizle birlikte değerlendirmeyi mümkün kılan asli unsurlardan biridir. Bu felsefe geleneği, düşünce üretme sürecimizde rehberlik edebileceğimiz bir düşünceler kümesini ifade eder. İslam felsefesi, kendisiyle birlikte düşünebileceğimiz, içinde yaşadığımız dünyanın problemlerini ele almada bize yol arkadaşlığı edebilecek bir mirastır.

Türkiye’deki eğitim kurumlarının, İslam felsefesi geleneğiyle yüksek düzeyde irtibat kuracak şekilde dönüştürülmesi gerekmektedir. Ne yazık ki, günümüzde birçok eserde Batı felsefesi anlatılırken, İslam felsefesine değinilmemektedir. Bu durum, kendi kendini sömürgeleştirme faaliyetinin bir sonucu olarak görülebilir. İslam felsefesi, sadece felsefe alanında değil, hukuk, sanat ve diğer disiplinler açısından da önemli bir mirastır. Bu mirası dikkate almadan, kendimize özgün bir düşünce üretme süreci gerçekleştiremeyiz.

İslam felsefesi, bizim tarihsel benliğimizin bir parçasıdır ve bu mirası dikkate almadan kendimizi anlamamız mümkün değildir. Tarihsel hafızamızı görmezden gelerek, başkalarının etkisine açık hale geliriz. Bu durum, sadece felsefe alanında değil, hukuk, sanat ve diğer disiplinler için de geçerlidir. Türkiye’deki eğitim sisteminin, İslam medeniyeti mirasıyla irtibat kurmayı mümkün kılacak şekilde yeniden yapılandırılması gerekmektedir. Bu, devlet aklının karar verip arkasında durması gereken büyük bir iştir.

Sonuç olarak, İslam felsefesi, bizim için tarihsel derinliğimizi ifade eden ve kendimizi anlamamızı sağlayan asli bir unsurdur. Bu mirası dikkate almadan, ne kendimizi ne de içinde yaşadığımız dünyayı tam olarak anlayamayız. Modern dünyada karşılaştığımız problemleri çözebilmek için, bu mirası öğrenmeli, eleştirmeli ve benimsemeliyiz. Bu, sadece bir dindarlık veya muhafazakârlık meselesi değil, insan olarak bu dünyadaki varlığımızın anlamını ciddiye alma meselesidir.

Buraya tıklayarak konu ile ilgili videomuza ulaşabilirsiniz.

Paylaş

İstanbul Okulu

İstanbul Okulu

İstanbul Okulu; dinî ve felsefî pek çok meseleyi uzman konuklarla ele almayı hedefleyen yepyeni bir YouTube kanalıdır.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Kategoriler

Görüş ve önerileriniz için bizimle iletişime geçebilirsiniz.