Okumanın Ötesinde Bir Anlam Arayışı

quran-6862296_640

İslam dünyasının rehberi ve Müslümanların hayatının merkezinde yer alan Kur’an-ı Kerim, genellikle “okunan kitap” olarak bilinir. Ancak bu kutsal metnin ismi ve misyonu, sadece sesli bir tilavetin çok daha ötesinde, derin ve fonksiyonel bir anlam taşır. Kur’an’ı anlamak, onunla kurulan ilişkinin doğasını yeniden keşfetmekle mümkündür.

“Okumak” mı, “Açıklamak” mı?

“Kur’an” kelimesinin kökeni üzerine iki temel görüş öne çıkar. Yaygın olarak bilinen ilk görüş, kelimenin “okumak” anlamına gelen “karae” kökünden türediğidir. Bu, metnin tilavet edilme, yani seslendirilme eylemine işaret eder. Ancak daha az bilinen fakat bir o kadar da aydınlatıcı olan ikinci bir yoruma göre “Kur’an”, “açıklamak” ve “beyan etmek” anlamına gelir.

Bu ikinci mana, Kur’an’ın misyonunu kökten değiştirir. Onu sadece okunacak pasif bir metin olmaktan çıkarıp, hakikatleri açıklayan, varoluşun sırlarını beyan eden aktif bir özne konumuna taşır. Bu bakış açısıyla Kur’an, sadece okunan değil, aynı zamanda “okuyan” bir kitaptır. İnsanı, tarihi, kainatı ve geleceği okur; varlığın şifrelerini çözer ve bize bu okumanın sonuçlarını sunar. Dolayısıyla, Kur’an okumak, sadece metni seslendirmek değil, onun bu derin “okumasını” anlama çabasıdır. Kur’an’ın kendisinin de vurguladığı gibi, bu anlama çabası tefekkür (derin düşünme) ve tedebbür (üzerinde etraflıca durma) ile mümkündür.

Yaşayan Bir Rehber: Hidayet, Nur ve Şifa

Kur’an-ı Kerim, kendisini tanımlarken statik değil, dinamik ve işlevsel isimler kullanır. O, bir Hidayet rehberidir; yani yol gösterir. Bir Nur‘dur; yani karanlıkları aydınlatır. Bir Şifa‘dır; yani ruhsal ve manevi yaraları iyileştirir. Bu isimler, Kur’an’ın bir kenarda duran, ara sıra başvurulan bir obje olmadığını, aksine hayatın içinde aktif bir rol üstlendiğini gösterir.

Ancak bu rehberlik ve aydınlatma tek taraflı bir süreç değildir. Güneşin doğması, ondan faydalanmak için yeterli değildir; pencereyi açmak ve ışığa yönelmek gerekir. Benzer şekilde, Kur’an’ın hidayetinden, nurundan ve şifasından istifade etmek, insanın bilinçli bir çabasını gerektirir. Kur’an yolu gösterir, ancak o yolda yürüyecek olan insandır. Bizi elimizden tutup yürütmez; bize yürüme gücünü, yönünü ve amacını bildirir. Bu nedenle Kur’an ile ilişki, edilgen bir teslimiyet değil, aktif bir yol arkadaşlığıdır.

Fıtratın Sesi ve Kainatın Sözlü Hali

Kur’an’ın getirdiği mesaj, insana yabancı veya yeni bir sistem değildir. Aksine, o, insanın fıtratının, yani yaratılıştan gelen saf doğasının sesidir. İnsanın varlığına kodlanmış olan iyilik, adalet ve hakikat gibi değerleri hatırlatır ve onu bozulmadan uzaklaşarak özüne dönmeye çağırır. Bu yüzden Kur’an, insanın vicdanına ve aklına hitap eder.

Bu ilahi metin, sadece insanın iç dünyasını değil, dış dünyayı da okur. Kainattaki her varlık, yaratılış programına (fıtratına) uygun hareket eder. Ağaçlar, nehirler, gezegenler ve hayvanlar, sessiz bir nizam içinde görevlerini yerine getirir. Bu açıdan bakıldığında, kainat, sözsüz ayetlerden oluşan muazzam bir kitaptır. Kur’an-ı Kerim ise bu sessiz kitabın söze dökülmüş, sesli ayetlere dönüşmüş halidir. O, tabiatta gördüğümüz ama mesajını tam olarak anlamlandıramadığımız ilahi düzeni, apaçık bir şekilde önümüze koyar.

Yaratıcı ile İki Boyutlu İletişim

Bu çerçevede, insanın Yaratıcı ile ilişkisi iki temel kanaldan yürür:

  1. Sözlü İletişim: Kur’an, Allah’a uzanan ilahi bir ip, O’nunla kurulan doğrudan sözel bir bağdır. İnsana görevlerini, amacını ve yolunu açıkça bildirir.
  2. Fiili İletişim: İçinde yaşadığımız evren, soluduğumuz hava, içtiğimiz su ve temas ettiğimiz her varlık, Yaratıcı’nın bir eseri olarak O’nunla fiili bir ilişki içinde olduğumuzu gösterir.

Kur’an, bu ikinci, yani fiili ilişkiyi anlamlandırmamızı sağlayan bir anahtar gibidir. Çevremizdeki varlıklarla kurduğumuz ilişkiyi, onlara karşı sorumluluklarımızı ve bu muazzam düzen içindeki yerimizi bize hatırlatır. O, sadece manevi bir gıda değil, aynı zamanda varoluşsal bir bilinç kaynağıdır.

Sonuç olarak, Kur’an-ı Kerim ile kurulan sahih bir ilişki, onu sadece okunan bir metin olarak değil, hayatın her anında anlam üreten, yol gösteren, fıtratı harekete geçiren ve kainatı konuşturan canlı bir rehber olarak görmeyi gerektirir. Bu, insanın hem kendisine hem de evrene dair farkındalığını derinleştiren bir keşif yolculuğudur.

Paylaş

İstanbul Okulu

İstanbul Okulu

İstanbul Okulu; dinî ve felsefî pek çok meseleyi uzman konuklarla ele almayı hedefleyen yepyeni bir YouTube kanalıdır.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Kategoriler

Görüş ve önerileriniz için bizimle iletişime geçebilirsiniz.